Welcome to Our Website

Ay neden kuru üzüm gibi büzülüyor?

Yörüngesi boyunca tahmin edilebilir aşamalardan geçen Dünya’nın uydusu Ay, karanlık gecelerin değişmez bir unsuru. Fakat boyutu zamanla değişmiş olabilir. Beş gün önce Planetary Science Journal bülteninde yayınlanan bir makalede, Ay’ın çekirdeği geride bıraktığımız birkaç yüz milyon yılda kademeli şekilde soğudukça, çevresinin de 45 metreden fazla daraldığı keşfedildi.

Populer Science Türkçe’nin aktardığına göre NASA, Smithsonian Enstitüsü, Arizona Eyalet Üniversitesi ve Maryland Üniversitesinde çalışan bir araştırma takımı, devam eden bu küçülmenin Ay’ın Güney Kutbu etrafında birtakım yüzey değişimlerine yol açtığına dair bulgulara ulaşmış. Hatta NASA’nın mürettebatlı Artemis III uzay görevinin iniş yapması planlanan bölgelerdeki arazilerde bile değişim var.

AY, BÜZÜLDÜKÇE KURU ÜZÜM GİBİ GÖRÜNÜYOR

Ay’daki bu büzülme işlemi, bir yaş üzümün kuru üzüm haline geldiği zaman buruşmasına benziyor. Büzüldükçe, Ay’da da kırışıklıklar ve buruşukluklar oluşuyor. Fakat bir üzümün kabuğu esnek iken, Ay kırılgan bir yüzeye sahip. Bu kırılganlık, kabuğun birbirine doğru baskı yaptığı kesimlerde çatlakların oluşmasına sebebiyet veriyor.

Devam eden bu büzülmenin sebep olduğu fay oluşumu, genelde Ay depremleri gibi sismik faaliyetler getiriyor. Ay’daki bu fay hatlarının yakınındaki bölgeler, tıpkı Dünya’daki fay hatlarının yakınında yaşayanların daha büyük deprem tehlikesi altında olması gibi; insanların uyduda yapacağı keşiflere karşı tehdit oluşturabilir.

Yeni çalışmada araştırmacılar Ay’ın güney kutup bölgesindeki bir grup fayı, Apollo sismometrelerinin 50 yıldan uzun süre önce kaydettiği güçlü bir Ay depremiyle ilişkilendirildi. Bilgisayar modelleri kullanarak, buradaki yüzey eğimlerinin istikrarını canlandırmış ve özellikle bazı alanların, sismik faaliyet kaynaklı Ay heyelanlarına karşı yatkın olduğunu buldular.

Çalışmanın eş yazarı ve ABD Ulusal Hava ve Uzay Müzesinde çalışan kıdemli bilim insanı Thomas R. Watters, bir açıklamada şöyle aktarıyor:

“Yaptığımız modelleme, mevcut faylardaki kayma olayları ya da yeni itimli fayların oluşması sebebiyle güney kutup bölgesinde kuvvetli yer sallantısı meydana getirebilecek sığ Ay depremlerinin mümkün olduğunu akla getiriyor. Ay’da kurulacak kalıcı üslerin konumu ve istikrarı planlanırken genç itimli faydaların küresel dağılımı, aktif olma potansiyelleri ve devam eden küresel büzülmeden yeni itimli faylar oluşturma potansiyelleri göz önüne alınmalı.”

SAATLER SÜREN SALLANTI

Ay’daki sığ depremler, uydunun kabuğundan sadece 150 km kadar derinde gerçekleşiyor. Faylar sebebiyle meydana gelen bu depremler, cihazlara ve insan eseri yapılara zarar verebilecek kadar güçlü olabilirler. Dünya’daki depremler genelde sadece birkaç saniye veya en fazla birkaç dakika sürme eğilimi sergiliyor. Sığ Ay depremleri ise saatler ve hatta bütün bir öğleden sonra sürebilir. Araştırma takımı Apollo Pasif Sismik Ağı‘nın 1970’lerde Ay’da kaydettiği 5 büyüklüğündeki bir depremi, Ay Yörünge Gözlem Aracı’nın yakın zaman önce keşfettiği bir grup fayla ilişkilendirmiş. Bu durum, söz konusu sismik faaliyetin gelecekte Ay’da kurulacak herhangi bir yerleşimi harap edebileceği anlamına geliyor.

Maryland Üniversitesinde çalışan ve makalenin eş yazarı olan yerbilimci Nicholas Schmerr, bir açıklamada şöyle söylüyor:

“Ay’ın yüzeyini kuru yapılı, topraklanmış çakıl ve toz biçiminde düşünebilirsiniz. Bu yüzeye milyarlarca yılda asteroit ve kuyruklu yıldızlar çarparken, sonuç olarak bu çarpışmalardan sürekli açısal kırıklar çıkmış. Bunun sonucunda, jeolojik etkene yeniden maruz kalan yüzey maddeleri mikron boyutundan iri kaya boyutuna kadar değişiklik gösterebiliyor. Fakat hepsi çok gevşek şekilde birleşmiş. Gevşek çökeltiler, sallanmayı ve heyelanları çok olası hale getiriyor.”

İnsanların keşif serüveni için tehlike yaratabilecek daha fazla konum belirlemeyi amaçlayan bilim insanları, Ay’daki bu sismik faaliyetin haritasını çıkarmaya devam edecek. NASA’nın Artemis görevlerinde ilk mürettebatlı uçuşun Eylül 2025’te yapılması ve Ay’a mürettebatlı inişin ise Eylül 2026’da gerçekleştirilmesi planlanıyor. Gelecekteki bu görevlerin nihai hedeflerinden biri de Ay’da uzun dönemli insan mevcudiyetinin sağlanması.

“Mürettebatlı Artemis görevinin fırlatma tarihine yaklaştıkça astronotlarımızın, cihazlarımızın ve altyapımızın mümkün olduğu kadar güvende tutulması önem taşıyor” diyor Schmerr. “Bu çalışma, ister Ay’daki sismik faaliyete daha iyi dayanabilen mühendislik yapıları olsun, ister insanları çok tehlikeli bölgelerden korumak; Ay’da bizi bekleyen şeylere karşı hazırlanmamıza yardımcı oluyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir